Pazar, Kasım 20, 2005

Melih Asik Kurtlerin Plani

Kürtlerin planı...


Kürtler geçen cuma günü Kürdistan'ın başkenti Erbil'de önemli bir konferans düzenlediler:
"Bağımsız Kürdistan Konferansı"
Gerisini Ortadoğu Uzmanı Suriye asıllı yazar Hüsnü Mahalli'nin Akşam'daki yazısından izleyelim:
"...Konferansın sponsoru Bush ve yandaşlarının arka çıktığı Amerikan Kürt Kongresi'ydi... Toplantıya bölge ülkelerinden yani Türkiye, Irak, Suriye ve İran'ın yanı sıra diaspora Kürtlerini de temsilen kişiler katıldı. Toplantıda bakın neler konuşuldu...
1- Suriye, İran ve Türkiye'de bağımsız Kürt federal bölgelerinin kurulma olanakları...
2- Böyle bir olasılık durumunda karşılaşılması muhtemel zorluk ve engeller...
3- Bağımsızlık yolunda Kürt halkının motivasyonu...
4- Irak'taki olası Kürt devletinin komşu ülkelere etkileri...
5- Bağımsızlık durumunda bölge ülkelerinin muhtemel engellemelerine karşı Kürtlerin karşı koyma yöntemleri...
Toplantıda tüm konular detaylı bir şekilde tartışıldı ve Amerikalılar tarafından not edildi... Ortak görüş şimdilik Kürtlerin bulundukları ülke sınırları içinde mücadele ederek Irak Kürtlerinin elde ettiği haklara benzer haklar elde etmesini sağlamaları..."
Türkiye'nin yanı başında ABD'nin denetiminde açık açık Türkiye'yi bölme planları yapılıyor. Sınırın bu tarafında ayaklanma provaları var...
Biz ise türban ile futbola sardırmış gidiyoruz.

Memleketin gündemi aslında pek değişmiyor... Malatya Çocuk Yuvası'ndaki dayak... Deniz Akkaya'nın yediği dayak... İsviçre maçında dayak...
Haldun Ertem


Abukluk üretmek
Devlet adamlarının ve devletlerin ilkesi olması gereken özdeyişi rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil sık sık dile getirirdi:
- Ben önce problemler yaratıp sonra da onları çözmek için vakit kaybetmem...
Bir ülkenin gelişme derecesi gündeminden anlaşılır. Gündeminde ilkellik sonucu göz göre göre yaratılmış sorunlar ve o sorunların çözümü için harcanan vakitler varsa, o ülke çağa ayak uydurmak için çalışacağı yerde abuk sabuk meselelerle vakit öldürüyorsa, gelişmiş kategorisine girmez...

Fenerbahçe'nin rakibi Milan, İstanbul'a gelmek istemiyormuş.
İtalyanların "Anne Türkler geliyor" sözüne karşılık " Baba İtalyanlar kaçıyor" diye özdeyiş üretelim.


İntihara karşı
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı, kendini cezaevinde tavana (muhtemelen tavandaki kalorifer borusuna) asarak intihar etti. Bu sütunda 1998 yılında Selahattin Safyel'in bir notunu yayımlamışız. Demiş ki:
- 30 yıldır kalorifer projesi yapmaktayım. Bu tip binalarda kalorifer borularının, insanların kendini asmasına imkân verecek şekilde döşenmesi Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teknik Şartnameleri'ne aykırıdır. Borular duvar içinden veya yerden gelerek tesisata bağlanmalıdır. Hapishanelerde tesisat mevcut şartnameye göre yenilenmelidir.

Meslek yüksekokulu mezunlarının Genelkurmay'a bir dilekçesi var. Özetle:
- Neden 4 yıl üniversite okuyanlar 6 ay askerlik yaparken, biz 2 yıl okuyanlar hiç okula gitmemiş kişilerle aynı düzeyde ve uzunlukta askerlik yapıyoruz?


Ne yapmalı?
Halkımız yurtta olup biteni mahmur gözlerle izliyor, demiştik. Bir değerli okurumuz telefonda, "Ne yapabiliriz?" diye sordu.
Olayları dikkatle izliyor, fırsat buldukça çevresindekilerin kötü gidişe dikkatini çekmeye çalışıyormuş. Sorumlu bir yurttaş en azından bunu yapabilir işte. 1500'lerde yaşamış Fransız düşünür La Boetie'nin bir öngörüsü vardır:
- Zulme karşı insanlar topluca homurdansa bile zalimin tahtını sarsabilirler...
Türkiye'de insanlar kahvehanede, otobüste, sokakta, pastanede, kafeteryada, lokantada "Ne olacak bu memleketin hali?" sorusunu ortaya atarak yüksek sesle konuşsalar... Kartopu gibi büyüyen bir muhalefet oluşur. Egemenler biraz olsun ayaklarını denk alır. Tahtlar sarsılır...
Bir öğretmen okurumuz, "Ne yapabiliriz?" sorusuna şu yanıtı vermişti:
- Herkes bir adım öne atsa yeter...
Siyasi partileri ve medyayı izlemek, denetlemek, olumsuzlukları legal yollardan protesto etmek, ülkeyi aydınlığa götürecek sivil toplum kuruluşlarında çalışmak... Aydınlatıcı yardım kampanyalarına katkıda bulunmak... Kitap ve eğitim kampanyalarında yer almak... Yapılacak ne çok şey var. Bir hoş çizgi ekleyelim yazıya... Yazının başında sözünü ettiğimiz okur bir yerde dedi ki:
- Kendimi vatansever, yurtsever gibi büyük laflarla tanımlamak istemiyorum. Sadece enayi yerine konulmaya tepki gösteriyorum...